Yazar Adı: Nüvide Gültunca Tulgar
Basım Tarihi: Şubat 2013
Sayfa Sayısı: 439
Yayın Evi: Alfa Basın ve Yayın
Baskı: 13.Baskı
Kitaptaki Ana Düşünce: Kişiyi karanlıklardan aydınlıklara yine kendi çıkarır.
Yazar Hakkında:
İstanbul’da doğdu. İlkokulu Napolide ScuuolaVilla Dei Principi’de bitirdikten sonra Türkiye’de İtalyan Lisesi’ne devam etti. İstanbul Üniversitesi Basın-Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümünü bitirdi. Çeşitlidergilerde çeviriler ve derlemeler yaptı. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümün’de master programına girdi. Gazeteciliğe Hürriyet gazetesi dış haberler servisinde başladıktan sonra televizyon gazeteciliğe geçti. Uğur Dündar ile hodri meydan ve arena programlarında yapım yardımcısı olarak çalıştıktan sonra Show Tv ve Star Tv de Reha Muhtar ile çeşitli televizyon programlarının yapımcılığını üstlendi. Halen araştırmacı gazetecilik tarzında bir kitap yazmakta olan Tulgar İtalyanca,İngilizce ve Latince biliyor. Evli ve bir çocuk annesi.
Kitap Özeti
“Seçtiğiniz hayat sizi mutlu ediyor mu? Yoksa başkalarının hayatını yaşamaktan, başkalarının arzularını karşılamaya çalışmaktan yorulduğunuzu mu hissediyorsunuz? Kendinizi bu ormanın içinde kaybolmuş hissediyorsanız üzülmeyin. Sizi karanlıklardan çıkaracak olan birisi var: Kendiniz! Başınızı yukarı kaldırın, bakın ve görün; kendi kutup yıldızınızı bulun, onu izleyin.” Diye başlar kitabımız; içinde başarı, mutluluk, özgüven, yaşama sevinci ve bunlar gibi nice hikayeyi barındırarak devam eder. Soichiro Honda’dan, Albert Einstein’a, Pablo Picasso’dan Sokrates’e bir sürü kişinin yaşam öykülerini anlatır, hayat dersi verir. Bunların arasından en çok etkilendiklerimden, en çok ilgimi çekenlerden bahsedelim;
Japonya’da bir çocuk on yaşlarındayken trafik kazası geçirmiş ve sol kolunu kaybetmiş. O çocuğun en büyük hayali, büyüyünce bir judo ustası olmakmış. Tabi sol kolunu kaybetmekle birlikte bu hayali de yıkılmış, oğlunun bu halini gören babası belki bir umut Japonya’nın en ünlü judo hocasına oğlunun durumunu anlatmış, hoca yarın oğlunu getir demiş.Adam ertesi gün eşyalarıyla birlikte oğlunu hocanın karşısına geçirmiş ve hoca hemen şu harekete çalış demiş.1 ay 3 ay derken 1 sene çocuk aynı harekete çalışmış, sitem eder gibi olsa da, hocası başka hiçbir hareket göstermemiş 5 sene boyunca tek bir hareket. Sonunda çocuğa hazırlan; seni büyük turnuvaya yazdırdım yarın maça çıkıyorsun demiş. Çocuk çok şaşırmış hem sol kolum yok hem bildiğim tek hareket var hocasına saygısından bir şeyde diyememiş ümitsizce turnuvaya çıkmış. İlk müsabaka da çocuk tek bildiği hareketi yapmış ve kazanmış, sonra ikinci maç, üç derken finale kadar gelmiş. Çocuk hocasına hocam artık yeter şans eseri buraya kadar geldik gidelim, karşımdaki yılların şampiyonu demiş.Bunun üzerine hocası yenilirsen de onurunla yenil çık şimdi demiş. Çocuk son müsabakaya çıkmış ve yenmiş. Koşa koşa hocasının yanına gelen çocuk; hocam bu nasıl oldu demiş. Oğlum bak demiş; 5 yıldır aynı hareketi çalışıyorsun bu hareketi senden daha iyi kimse yapamaz ve son olarak bu hareketin tek karşı hareketi vardır onda da rakibinin senin sol kolundan tutması gerekir. (Sayfa23) Bundan 20 yıl sonra yaptıkların değil yapamadıkların için üzüleceksin. Dolayısıyla halatlarını çöz.
Limanından uzaklara yelken aç.Rüzgarı yakala, araştır, düşle, keşfet. Yapabildiğin kadar denli söz ver,sonra söz verdiğinden daha fazlasını yap.
Jerry,çevresindekilerin çok sevdiği biriymiş.Hep mutluymuş, çünkü hep söyleyecek olumlu şeyleri varmış. Birisi nasılsın dese “bomba gibiyim” diye yanıt verirmiş.Kimin morali bozuk olsa koşa koşa Jerry’nin yanına gidermiş. Bir gün bir arkadaşı Jerry’nin yanına gitmiş, her zaman her koşulda nasıl mutlu olduğunu sormuş. Jerry anlatmaya başlamış her sabah uyandığımda havan ya iyi ya kötü olacak derim ve ben iyi olmasını seçerim. Kötü olduğunda gene iki seçeneğim vardır. Kurban olmak ya da ders almak ben ders almayı seçerim demiş. Birisi yanıma gelip bir şeylerden şikayet ettiğinde yine iki seçeneğim vardır. Şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek. Bunları dedikten sonra adam sitem etmiş bu kadar kolay yani her şey, Jerry evet, hayat seçimlerden ibarettir, sadece sen ne seçeceğine karar verirsin ve o seçimin seni nasıl etkileyeceğine demiş. Adam bu sözlerden çok etkilenmiş. Derken adam her talihsiz olayında seçim yapmaya başlamış. Yıllar geçmiş ve Jerry’nin başına kötü bir olay gelmiş Jerry’nin evine hırsız girmiş ve hırsız paniğe kapılıp Jerry’i bıçaklayıp vurmuş, bunu duyan adam Jerry’i ziyarete gitmiş. Jeery’e nasılsın diye sorduğunda yine aynı yanıtı almış “bomba gibiyim” şaşırmış ve sormuş olay sırasında neler hissettin?Jerry anlatmaya başlamış,yerde yatarken iki seçimim var diye düşündüm ve yaşamayı seçtim.Hastaneye geldiğimde doktorların gözlerinde ölmüşüm gibi ifadeyi görünce ilk kez korktum, bir şeyler yapmalıydım alerjiniz var mı diye sorduklarında kurşunlara alerjim var dedim ve beni ölü biri gibi değil canlıymışım gibi ameliyat edin dedim demiş. Sadece doktorların değil,Jerry’nin de kendi düşünceleri sayesinde kurtulması ders olmuş adama.
Abraham Lincoln’ün,oğlunun öğretmenine yazdığı mektup;
“Oğlumun Öğretmeni’ne,
Tüm insanların adil ve dürüst olmadığını öğret, fakat şunu da öğret ona, her alçağa karşılık bir kahraman,her bencil politikacıya karşılık kendini adamış lider vardır.Her düşmana karşılık bir dost olduğunu da öğret.Eğer öğretebilirsen ona, kazanılan bir doların,bulunan beş dolardan daha kıymetli olduğunu öğret.Kaybetmeyi öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı. Okulda hata yapmanın hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona.Kendi fikirlerine inanmasını öğret,herkes ona yanlış olduğunu söylese bile. Tüm insanları dinlemesini öğret ona. Fakat tüm dinlediklerini gerçeğin süzgecinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını öğret. Eğer yapabilirsen üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret.Gözyaşlarının hiçbir utanç olmadığını öğret.Dimdik ayakta durmasını öğret,ona nazik davran ama onu kucaklama. Çünkü ancak ateş çeliği saflaştırır. Ona, her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret. Böylece insanlığa karşı da derin bir utanç taşıyacaktır. Bu büyük taleptir.Ne kadarını yapabilirsin bir bak.O , ne kadar iyi,küçük bir insan. Benim oğlum..Abraham Lincoln”(Sayfa 118)
Adam yeni kamyonuna bakmak için evden çıkmış ve üç yaşındaki oğlunun kamyonun kaportasını çekiçle mahvettiğini görmüş. O sinirle oğlunun elinde bulunan çekici almış ve oğlunun parmaklarına vurmaya başlamış sakinleştikten sonra hemen oğlunu doktora götürmüş,doktor kırılan kemikleri ne kadar kurtarmaya çalışsa da başarılı olamamış ve çocuğun iki parmağını kesmek zorunda kalmış.Çocuk ameliyattan çıktıktan sonra bandajlı ellerini fark etmiş, masum bir şekilde: babacığım kamyonuna zarar verdiğim için özür dilerim demiş ve sonra parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak demiş? Babası eve dönmüş ve intihar etmiş. (sayfa 211)
Şüphe,sıra dışı zekaların anahtarıymış.Şüphe eden, merak eden,doğruları araştıran kişi ancak gerçeğe ulaşır denilmiş. Uludağ Üniversitesi öğrencisi bir ansiklopedide bulduğu bilgiye dayanarak yazmış gerçeği;
“Ağustos böceği ve Karınca” hikayesini anlatmış fakat gerçekleriyle.Bildiğimiz hikaye hep karıncanın çalışkan,ağustos böceğinin ise yaz boyu saz çalıp,şarkı söylemesini anlatır.Oysa gerçek öyle değilmiş bende şimdi öğrendim bunu. Ağustos böceği bir anneymiş, peki neden hiç yerinden kalkmayıp, saz çalıp şarkı söylüyormuş biliyormusunuz?Ağustos böceği yumurtalarını yeni bıraktığı içinmiş ve o yumurtaların olgunlaşıp birer yavru olması için çok yüksek bir ısıya ihtiyacı varmış. Hem de o kadar fazla bir sıcak gerekiyormuş ki ağustos böceğinin sıcağı yetmiyormuş bu yüzden hep yumurtalarının üzerinde durmak zorundaymış. Ve kanatlarını birbirine sürtüyormuş yavruları için.Bizde bunu eğlence sanıyorduk, kanatlarından çıkan sesleri vızıltıları duyup saz çalıyor diyorduk, oysa ne kadar yanılmışız.Hatta o sıcak yüzünden çıkardığı inlemeleri şarkı söylüyor diye suçluyorduk.Kış boyunca zor durumda kalmasına aldırmıyor,o bunu hak ediyor diyorduk. Ama onu anlayan birisi varmış tabi yakın dostu karınca.Karınca sabret dostum,tüm acıların karşılığında mutlu olacaksın, çocuklarını kucağına alacaksın ve o mutluluğu hep birlikte yaşayacağız diyormuş.Ve karınca, kendi ve ağustos böceğinin ailesi için yiyecekler topluyormuş.Oysa biz karıncayı bile suçluyorduk yiyeceklerini paylaştığı için. Sonunda ağustos böceği geçirmiş yazı,kavuşmuş yavrularına, karınca hep yanında olmuş onun.(Sayfa267)
Yorum Bölümü
Okuduğum ikinci kitabımda hayat kitabım oldu benim, sanırım okumak istediklerimi, duygularımı, hislerimi anladığı içindi. Kimi yerde kendime güvenim arttı, kimi yerde doğru gördüğüm yanlışlarım olduğunu fark ettim, kimi yerde okurken ağladım, kiminde çok mutluydum hepsinin ortak özelliği duygulardı. Kişinin kendini bulduğu yerdi. O yüzden “Kendi Kutupyıldızı’nı Bul” diyordu yazar. Kendi duygularını bul, peki benim kitapta bulduklarıma gelince, okuduğumda hissettiklerim söyleydi;
İnsan her uyandığında hayatı dolu dolu yaşamayı seçme sansımız ve hakkımız olduğunu ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu öğrendim.
Öğrenmek için zaman gerektiğini, sabır gerektiğini ve izlemek gerektiğini.
Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür geçermiş ve sonunda en kötüsüne bile razı olmak zorunda olurmuş insan. Bu yüzden gençken doğru seçimler yapmayı öğrenmeliymiş insan.
Sayfa 211’ de anlatılan hikayeyi örnek alarak;birisi masaya süt döktüğünde ya da bir tabak, bardak kırıldığında o öyküyü hatırlayın.Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizi anladığınızda, önce biraz düşünün.Kamyon,bardak,tabak onarılabilir ama kırılan kemikler ve kalpler hiçbir zaman onarılmaz.
İnsanların karşılarındakinin durumunu hiç düşünmeden onları yargılamaması gerektiğini,onun sergilediği davranışın altındaki nedenleri görmeleri gerektiğini ve ona gerektiğinde kucak açıp yardım etmesi gerektiğini öğrendim.Gerçek sevginin dayanışma içinde gizlendiğini. İnsanların hareketlerinin nedenlerini dinlemeden onları yargılamamak gerektiğini,aksine onlara sorunlarını çözmek için yardım etmem gerektiğini öğrendim.
Ve birisine özür borçlu olduğumu öğrendim.Özür dilerim Ağustos Böceği.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder