31 Aralık 2018 Pazartesi

Küçük Prens Özet

      







      Yazar Adı: Antoine De Saint-Exupery
                                          Basım Tarihi: İstanbul,2016
                                          Sayfa Sayısı:151
                                          Yayın Evi: Olympia Yayınları
                                          Baskı:Melisa Matbaası  
       Kitabın Konusu
B612 Astroid'den dünyaya gelen Küçük Prens'in başından geçen maceralardır.
       Kitaptaki Ana Düşünce
Küçüklerin gözüyle büyüklerin yaptığı hatalar anlatılmaktadır. 2. Sahip olunan şeylerin kıymetini bilmek gerektiği 3. Güzelliklerin fark edilmesi gerektiğidir.
       Yazar Hakkında:
“Fransa'nın Lyon şehrinde doğdu. Uçaklarla 12 yaşında tanıştı. Evlerinin yanındaki hava alanına gizlice girer uçakları yakından seyrederdi. 12 yaşındayken bir pilot onu uçağına aldı ve uçurdu.Liseyi bitirdikten sonra pilot olmayı çok istediği halde annesini kırmamak iςin denizcilik okuluna kaydoldu. 19 yaşında Ecole des Beaux-Arts'ta mimarlık fakültesine girdi. 21 yaşında orduya çağrıldı. Eğitimini yarıda bırakıp askere gitti. Askerlik görevini Fransız Hava Kuvvetlerinde teknisyen olarak yaρtı. Strasbourg şehrinde pilotluk eğitimi aldı. Askerliğin ardından ailesinin isteği üzerine Paris'te bir ofiste kamyon satıcısı olarak çalışmaya başladı.
1926 yılı hayatında biɾ dönüm noktası oldu: Tekɾaɾ uçmaya başlamıştı. Toulouse ve Dakaɾ aɾasında posta seɾvisi yaρan uçağın pilotu olaɾak göɾeve başladı. İlk kitabı Güney Postası'nı bitiɾdi. Buɾada ilk uçuş deneyimleɾini anlatıyoɾdu. sozkimin.com Aynı şiɾketin Aɾjantin bölge soɾumluluğuna getiɾildi. Gece Uçuşu adlı ɾomanı Aɾjantin'deki yaşantısını anlatıɾ. Paɾis'te evlendi. 35 yaşındayken uçağı aɾıza yaρtı ve Tunus'ta çöle zoɾunlu iniş yaρtı, kayboldu. Döɾt günlük zoɾlu çöl maceɾası aɾdından biɾ Bedevi taɾafından bulundulaɾ. En önemli eseɾi Küçük Pɾens'i de bu dönemde yazdı. Savaşın getiɾdiği yıkımın oɾtasında dünyaya biɾ umut mesajı veɾmek istiyoɾdu. Bunu Küçük Pɾens'te biɾ çocuğun gözüyle yaρmaya çalıştı. Ülkesinin işgal altındaki duɾumu onu çok üzmekteydi. Olaylaɾ kaɾşında sessiz kalamayacağına kaɾaɾ veɾeɾek ABD oɾdusuna katılaɾak yüzbaşı ɾütbesiyle Kuzey Afɾika'ya gitti. Göɾevi Alman oɾdulaɾının haɾeketini havadan izlemekti. Yine böyle biɾ keşif uçuşu sıɾasında 31 Temmuz 1944'te uçağı vuɾuldu ve Maɾsilya açıklaɾında denize düştü. Uçağının enkazı 2000 yılında balıkçılaɾ taɾafından bulundu.”
        Kitap Özeti
Kitabımız 6 yaşındaki bir çocuğun “Yaşanmış Öyküler” adlı kitaptaki bir resmin ilgisini çekmesiyle başlar.O resimde vahşi bir hayvanı yutmak isteyen boa yılanını görür ve onun resmini çizmeye başlar.Büyüklere yaptığı resimden korkup korkmadıklarını sorar ve her seferinde aldığı yanıt hayal kırıklığı olur.Büyükler ona boa yılanının içiyle dışıyla ilgilenmeyi bırakıp daha önemli şeyler olan matematikle,coğrafyayla vb. derslerle ilgilenmesini söylerler bunun üzerine çocuk resim yapmayı bırakır belki de ileride çok iyi bir ressam olabilecekken.Çocuk büyür ve pilot olur fakat pilot 6 yaşında çizdiği fil yutmuş boa yılanı resmini cebinden hiç çıkarmaz.Ne zaman kendince zeki gördüğü arkadaşlık kurduğu birini bulsa ona yaptığı resmi gösterir fakat cevap hep aynı,o bir şapka.Bu cevabı aldıktan sonra pilot onunla daha çok sayıları ilgilendiren şeylerden konuşur.Ta ki uçağı Sahra Çölü yakınlarında kaza geçirene dek.Güneş doğmaya yakın bir sesle uyanır pilot. Bana koyun çizer misin? Şaşkınlıkla ne diye yanıtlamış pilot,ses bir kez daha bana koyun çizer misin?Pilot anlam verememiş,bulunduğu yere en yakın yerleşim yeri binlerce mil ötedeymiş ve çevresinde ne bir insan ne başka bir şey yokmuş.Pilot küçüğe sen burada ne arıyorsun diye sormuş fakat aynı soruyla tekrar karşı karşıya kalmış bunun üzerine pilot cebinden 6 yaşında çizdiği resmi çıkarmış ve küçük prense vermiş ben fil yutmuş boa yılanını istemiyorum koyun çizmeni istiyorum demiş prens,pilot çok şaşırmış bugüne kadar çizdiği resmi hiç kimse anlamıştı oysa küçük prens anlamıştı bunun üzerine pilot koyun resmi çizmiş ama küçük prens hiçbirini beğenmiyormuş en son üzerine üç delik açtığı bir kutu çizmiş ve resmi vermiş ve çok beğenmiş bunu küçük prens.Pilot küçük prensi yakından tanımak için sorular soruyormuş ama küçük prens cevap vermeyip kendi sorularına cevap istiyormuş.Sorduğu sorulardan ve kendi kendine verdiği cevaplardan küçük prensi tanımaya başlamış ve onun ufak bir gezegenden geldiğini anlamış ve pilota göre bu gezegen Asteroit B-612ymiş.
Bu gezegeni ilk Türk bir gök bilimci bulmuş güzel bir sunumla açıklamış fakat fes ve şalvar giydiği için değer vermemişler.Daha sonra çıkarılan kılık kıyafet kanunuyla aynı gök bilimci şık giysiler giyerek bunu tanıtmış ve görüşleri kabul edilmiştir.Çünkü büyükler hep rakamları severlermiş.(27.Sayfa)Hiçbir zaman arkadaşlarımızın sesini nasıl oyunlar sever,koleksiyon yapar mı gibi sorular sormayıp hep kaç kardeş,babası kaç para maaş alıyor gibi rakamsal ifadelere önem verirlermiş.Küçük prensin gezegeninde iyi ve kötü çalılar varmış bunlardan kötüsü boabap ağaçlarıymış onlar daha küçük bir çalı halindeyken onlardan kurtulması lazımmış yoksa yaşadığı gezegen yok olurmuş bu yüzden bir koyun istiyormuş. Birde iyi olan gülü varmış.Ve pilota koyunların gülleri yiyip yemediğini sormuş pilot yerler diye yanıtlamış bunun üzerine küçük prens tekrar sormuş peki o zaman dikenleri ne işe yarar diye sormuş pilot o an işiyle meşgul olduğundan tersleyerek hiçbir şeye,önemli işlerim var deyip konuyu kapatmak istemiş bunun üzerine küçük prens kızarak sende büyükler gibisin diyerek neden öyle dediğini anlatmaya başlamış: dünyaya gelmeden önce 6 tane gezegen gezdim.İlkinde kendinden başka kimsenin yaşamadığı yerde hüküm kurmaya çalışan bir kral vardı,ikincisinde kibirli bir insan,üçüncü gezegende ayyaş biri vardı içki içtiğinden utanan biriydi,dördüncüde önemini kıymetini bilmediği şeylere sahip bir iş adamı,beşincide hiçbir şeyi sorgulamadan işine bağlı bir işçi vardı,kendi dışından bir şeyle ilgilenen tek kişi oydu,altıncı gezegende coğrafyacı vardı gezip görmeden,bilmeden bir şeyler yazan bir coğrafyacı.Hepsinin ortak özelliği büyüklerin garip olduğu ve kendilerince yeryüzünde çok fazla yer kapladıklarına düşünmeleriydi.Ve geldiğim son gezegen dünyaydı.Dünyada ilk karşılaştığım yılan oldu ona buranın neresi olduğunu neden etrafta kimse olmadığını sordum yılan anlatmaya başladı ve sonunda insanların çok olduğu yerlerde de insanlar yalnız olabilir dedi başta bunu anlamadım yılanda açıklamadı nasılsa bir gün anlayacağımı düşünerek.Ve yoluna devam ettim karşımda güllerin olduğu bir gül bahçesine geldim şaşkınlıkla siz kimsiniz diye sordum onlarda biz gülleriz dedi.Bunun üzerine çok mutsuz hissettim kendimi çiçeğim bana evrende tek gül olduğunu söylemişti fakat şuanda karşımda beş bine yakın gül duruyordu.O anda eşsiz bir çiçeğim olduğu için kendimi zengin zannediyordum oysa sıradan bir gülüm vardı böyle büyük bir prens olamam ki diye düşünüp ağlamaya başladım.Tam o sırada tilki ortaya çıktı ve konuşmaya başladık tilki başta benden uzakta duruyordu ben ise ona üzgün olduğumu söyleyip oyun oynamak istedim tilki bunun olamayacağını kendisinin evcil olmadığını söyledi,evcil ne demek diye sordum bunun üzerine tilki açıkladı,bağlar kurmak demek.Sen henüz benim gözümde,sana benzeyen yüzlerce çocuktan yalnızca birisin.Benim sana ihtiyacım yok,senin de bana.Bende senin gözünde yüzlerce tilkiden biriyim ama beni evcilleştirirsen birbirimize ihtiyaç duyarız.Sen benim için dünyada tek olursun, ben senin için tek olurum demiş.(Sayfa 110)Yavaş yavaş anlıyordum,bir çiçek var sanırım o beni evcilleştirdi diye devam ettim.Tilki lütfen beni evcilleştir çünkü insan,yalnızca evcilleştirdiği şeyleri tanır ve bunu yapmak için emek ve sabır gerekir dedi.Bunun üzerine kabul ettim ve beraber zaman geçirmeye başladık,bağlar kurduk.Sonra güllerin yanına gittim ve siz benim güllerime hiç benzemiyorsunuz çünkü sizi kimse evcilleştirmemiş benim için sıradan güllersiniz sizin için ölmeye değmez.Ama benim gülüm için değer çünkü onu ben suladım, rüzgardan ben korudum o benim biricik gülüm dedim ve tilkinin yanına gittim tilkiyle ayrılık vakti geldi ayrılmadan tilki sana verebileceğim sır şudur: insan,gerçeği ancak yüreğiyle baktığı zaman görebilir.Gülünün senin için değerli olmasının sebebi,ona zaman harcaman ve fedakarlıkta bulunmandır(sayfa 117) dedi.İşte böyle diye anlattı prens her şeyi pilota,bunun üzerine pilot şimdi bunların sırası değil susuzluktan ölmek üzereyim demiş.Prens ölecek bile olsan dostun olması iyi bir şeydir,hadi bir kuyu aramaya çıkalım demiş ve çölde yola koyulmuşlar.Yolda prens uyuyakalmış pilot kucağına almış ve taşımaya başlamış kucağında narin bir hazine taşıyormuş gibiymiş baktığında dış kabuktan başka bir şey değilmiş fakat tilkinin dediği gibi asıl önemli olan gözle görülmüyormuş.Ve sonunda bir kuyu bulmuşlar kuyudan su çekerken çıkrığın çıkardığı ses onlara şarkı gibi gelmiş bunun nedeni aradıkları şeyi bulmalarıymış insanların aradıkları şey kimi zaman bir gül,bir su olabilir yeter ki gözleriyle değil yüreğiyle bakmasını bilsinler.(Sayfa 131)Sularını içtikten sonra konuşmaya başlamışlar prens yarın yeryüzüne gelişimin yıldönümü, buraya yakın bir yere düşmüştüm demiş ve pilot anlamış 1 hafta önce karşılaştıkları yer tesadüf değilmiş prens geldiği yere geri dönüyormuş konuşmaları bittikten sonra prens pilota yarın akşam gelmesini söylemiş yarın evime dönüyorum oraya gitmesi çok zor ve uzak demiş.
Ve eklemiş bir yıldızda yaşayan çiçeği seversen geceleri gökyüzüne bakmak çok hoş olur,bütün yıldızlar çiçek açar ben gittikten sonra yıldızları seyret,benim yıldızım senin için herhangi bir yıldız olacak bu yüzden yıldızları hep seveceksin demiş.(Sayfa140)Ve ertesi gün küçük prens kumların arasından kaybolmuş pilot hep onun sağlam bir şekilde gezegenine döndüğünü düşünüp yıldızlara her baktığında mutlu olmuş.
 Yorum Bölümü
Kitabı ilk okuyuşumda sadece bir çocuk kitabı diye başlayıp her okuduğumda farklı şey bulan bir ben. Kitabı okumaya başladığım günden beri bitirip başa döndüm ve son bıraktığımda 19 kez okuduğumu fark ettim.Kitabı her okuyuşumda farklı cümleler,farklı anlamlar çıktı eğer güzel ve anlamlı gelecek yerleri yazacak olsaydım sanırım kitabın tamamını yazardım.Kitap bana çocuk kitabından daha çok hayat kitabı oldu. Ve bu kitabı hayat kitabı yapan şeylere gelelim:
1)      Büyükler sadece bakarlar, görmeye anlamaya çalışmazlar.
6 yaşında pilot fil yutmuş bir boa yılanı çizdiğinde, etrafındaki büyükler bir şapka gördü.
2)      Duygularını saklamak bazı şeylere bedel olabilir.
Küçük prens beslediği ve baktığı gülüne yeni gezegenler keşfetmek istediğini ima ettiğinde, gülü ona ihtiyacı olmadığını ve kendi başına idare edebileceğini söyledi. Sonra gitmemesini istese bile artık çok geç olmuştu.
3)      Başkalarından çok kendini yargılamalı insan
İlk uğradığı gezegende, boş bir gezegene hükmeden kral ona kendini yargılamanın başkalarını yargılamaktan çok daha zor ve çok daha önemli olduğunu öğretti.
4)      Birilerinden öğreneceğimiz her zaman bir şeyler olabilir.
Küçük Prens tilkiden önemli hayat dersi öğrendi.
“İnsan gerçeği ancak yüreğiyle baktığı zaman görebilir.”Gülünü önemli kılan, ona harcadığın zamandır.”
5)      Sevdiklerimizin yerini hiçbir şey dolduramaz.
Küçük Prens, güzel güllerin bulunduğu bahçenin ortasında bile kendi gülünü düşünmekten vazgeçemiyor.Hiç biri kendi gülünün yerini tutmuyordu.Çünkü sevdiklerine zaman harcarsın, bir şeyler paylaşırsın ve sevdiklerini önemli kılanda onunla kurulan bağlardır.


Aslında sadece okuduğun kitaplarda değildir güzellik,marifet okuyanda da vardır bu özellikler.“Küçük Prens” benim için sadece ismini duyduğum sıradan bir kitaptı ama okurken bağlar kurdum onunla emekle,sabırla okudum onun benimle paylaştıkları vardı benim onda kendimi  bulduklarım.Tilkinin de dediği gibiydi aslında insan ancak gerçeği yüreğiyle baktığı zaman görebilir.







Kendi Kutup yıldızını Bul Özet

                                                 
                                                 
                                                 Yazar Adı: Nüvide Gültunca Tulgar
                                                 Basım Tarihi:  Şubat 2013   
                                                 Sayfa Sayısı: 439
                                                 Yayın Evi: Alfa Basın ve Yayın
                                                 Baskı: 13.Baskı
 Kitaptaki Ana Düşünce: Kişiyi karanlıklardan aydınlıklara yine kendi çıkarır.
 Yazar Hakkında:
İstanbul’da doğdu. İlkokulu Napolide ScuuolaVilla Dei Principi’de bitirdikten sonra Türkiye’de İtalyan Lisesi’ne devam etti.  İstanbul Üniversitesi Basın-Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümünü bitirdi. Çeşitlidergilerde çeviriler ve derlemeler yaptı. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümün’de master programına girdi. Gazeteciliğe Hürriyet gazetesi dış haberler servisinde başladıktan sonra televizyon gazeteciliğe geçti. Uğur Dündar ile hodri meydan ve arena programlarında yapım yardımcısı olarak çalıştıktan sonra Show Tv ve Star Tv de Reha Muhtar ile çeşitli televizyon programlarının yapımcılığını üstlendi. Halen araştırmacı gazetecilik tarzında bir kitap yazmakta olan Tulgar İtalyanca,İngilizce ve Latince biliyor. Evli ve bir çocuk annesi.
 Kitap Özeti
             “Seçtiğiniz hayat sizi mutlu ediyor mu? Yoksa başkalarının hayatını yaşamaktan, başkalarının arzularını karşılamaya çalışmaktan yorulduğunuzu mu hissediyorsunuz? Kendinizi bu ormanın içinde kaybolmuş hissediyorsanız üzülmeyin. Sizi karanlıklardan çıkaracak olan birisi var: Kendiniz! Başınızı yukarı kaldırın, bakın ve görün; kendi kutup yıldızınızı bulun, onu izleyin.” Diye başlar kitabımız; içinde başarı, mutluluk, özgüven, yaşama sevinci ve bunlar gibi nice hikayeyi barındırarak devam eder. Soichiro Honda’dan, Albert Einstein’a, Pablo Picasso’dan Sokrates’e bir sürü kişinin yaşam öykülerini anlatır, hayat dersi verir. Bunların arasından en çok etkilendiklerimden, en çok ilgimi çekenlerden bahsedelim;
Japonya’da bir çocuk on yaşlarındayken trafik kazası geçirmiş ve sol kolunu kaybetmiş. O çocuğun en büyük hayali, büyüyünce bir judo ustası olmakmış. Tabi sol kolunu kaybetmekle birlikte bu hayali de yıkılmış, oğlunun bu halini gören babası belki bir umut Japonya’nın en ünlü judo hocasına oğlunun durumunu anlatmış, hoca yarın oğlunu getir demiş.Adam ertesi gün eşyalarıyla birlikte oğlunu hocanın karşısına geçirmiş ve hoca hemen şu harekete çalış demiş.1 ay 3 ay derken 1 sene çocuk aynı harekete çalışmış, sitem eder gibi olsa da, hocası başka hiçbir hareket göstermemiş 5 sene boyunca tek bir hareket. Sonunda çocuğa hazırlan; seni büyük turnuvaya yazdırdım yarın maça çıkıyorsun demiş. Çocuk çok şaşırmış hem sol kolum yok hem bildiğim tek hareket var hocasına saygısından bir şeyde diyememiş ümitsizce turnuvaya çıkmış. İlk müsabaka da çocuk tek bildiği hareketi yapmış ve kazanmış, sonra ikinci maç, üç derken finale kadar gelmiş. Çocuk hocasına hocam artık yeter şans eseri buraya kadar geldik gidelim, karşımdaki yılların şampiyonu demiş.Bunun üzerine hocası yenilirsen de onurunla yenil çık şimdi demiş. Çocuk son müsabakaya çıkmış ve yenmiş. Koşa koşa hocasının yanına gelen çocuk; hocam bu nasıl oldu demiş. Oğlum bak demiş; 5 yıldır aynı hareketi çalışıyorsun bu hareketi senden daha iyi kimse yapamaz ve son olarak bu hareketin tek karşı hareketi vardır onda da rakibinin senin sol kolundan tutması gerekir. (Sayfa23) Bundan 20 yıl sonra yaptıkların değil yapamadıkların için üzüleceksin. Dolayısıyla halatlarını çöz.
Limanından uzaklara yelken aç.Rüzgarı yakala, araştır, düşle, keşfet. Yapabildiğin kadar denli söz ver,sonra söz verdiğinden daha fazlasını yap.
Jerry,çevresindekilerin çok sevdiği biriymiş.Hep mutluymuş, çünkü hep söyleyecek olumlu şeyleri varmış. Birisi nasılsın dese “bomba gibiyim” diye yanıt verirmiş.Kimin morali bozuk olsa koşa koşa Jerry’nin yanına gidermiş. Bir gün bir arkadaşı Jerry’nin yanına gitmiş, her zaman her koşulda nasıl mutlu olduğunu sormuş. Jerry anlatmaya başlamış her sabah uyandığımda havan ya iyi ya kötü olacak derim ve ben iyi olmasını seçerim. Kötü olduğunda gene iki seçeneğim vardır. Kurban olmak ya da ders almak ben ders almayı seçerim demiş. Birisi yanıma gelip bir şeylerden şikayet ettiğinde yine iki seçeneğim vardır. Şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek. Bunları dedikten sonra adam sitem etmiş bu kadar kolay yani her şey, Jerry evet, hayat seçimlerden ibarettir, sadece sen ne seçeceğine karar verirsin ve o seçimin seni nasıl etkileyeceğine demiş. Adam bu sözlerden çok etkilenmiş. Derken adam her  talihsiz olayında seçim yapmaya başlamış. Yıllar geçmiş ve Jerry’nin başına kötü bir olay gelmiş Jerry’nin evine hırsız girmiş ve hırsız paniğe kapılıp Jerry’i bıçaklayıp vurmuş, bunu duyan adam Jerry’i ziyarete gitmiş. Jeery’e nasılsın diye sorduğunda yine aynı yanıtı almış “bomba gibiyim” şaşırmış ve sormuş olay sırasında neler hissettin?Jerry anlatmaya başlamış,yerde yatarken iki seçimim var diye düşündüm ve yaşamayı seçtim.Hastaneye geldiğimde doktorların gözlerinde ölmüşüm gibi ifadeyi görünce ilk kez korktum, bir şeyler yapmalıydım alerjiniz var mı diye sorduklarında kurşunlara alerjim var dedim ve beni ölü biri gibi değil canlıymışım gibi ameliyat edin dedim demiş. Sadece doktorların değil,Jerry’nin de kendi düşünceleri sayesinde kurtulması ders olmuş adama.
Abraham Lincoln’ün,oğlunun öğretmenine yazdığı mektup;
“Oğlumun Öğretmeni’ne,
Tüm insanların adil ve dürüst olmadığını öğret, fakat şunu da öğret ona, her alçağa karşılık bir kahraman,her bencil politikacıya karşılık kendini adamış lider vardır.Her düşmana karşılık bir dost olduğunu da öğret.Eğer öğretebilirsen ona, kazanılan bir doların,bulunan beş dolardan daha kıymetli olduğunu öğret.Kaybetmeyi öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı. Okulda hata yapmanın hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona.Kendi fikirlerine inanmasını öğret,herkes ona yanlış olduğunu söylese bile. Tüm insanları dinlemesini öğret ona. Fakat tüm dinlediklerini gerçeğin süzgecinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını öğret. Eğer yapabilirsen üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret.Gözyaşlarının hiçbir utanç olmadığını öğret.Dimdik ayakta durmasını öğret,ona nazik davran ama onu kucaklama. Çünkü ancak ateş çeliği saflaştırır. Ona, her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret. Böylece insanlığa karşı da derin bir utanç taşıyacaktır. Bu büyük taleptir.Ne kadarını yapabilirsin bir bak.O , ne kadar iyi,küçük bir insan. Benim oğlum..Abraham Lincoln”(Sayfa 118)
Adam yeni kamyonuna bakmak için evden çıkmış ve üç yaşındaki oğlunun kamyonun kaportasını çekiçle mahvettiğini görmüş. O sinirle oğlunun elinde bulunan çekici almış ve oğlunun parmaklarına vurmaya başlamış sakinleştikten sonra hemen oğlunu doktora götürmüş,doktor kırılan kemikleri ne kadar kurtarmaya çalışsa da başarılı olamamış ve çocuğun iki parmağını kesmek zorunda kalmış.Çocuk ameliyattan çıktıktan sonra bandajlı ellerini fark etmiş, masum bir şekilde: babacığım kamyonuna zarar verdiğim için özür dilerim demiş ve sonra parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak demiş? Babası eve dönmüş ve intihar etmiş. (sayfa 211)
Şüphe,sıra dışı zekaların anahtarıymış.Şüphe eden, merak eden,doğruları araştıran kişi ancak gerçeğe ulaşır denilmiş. Uludağ Üniversitesi öğrencisi bir ansiklopedide bulduğu bilgiye dayanarak yazmış gerçeği;
“Ağustos böceği ve Karınca” hikayesini anlatmış fakat gerçekleriyle.Bildiğimiz hikaye hep karıncanın çalışkan,ağustos böceğinin ise yaz boyu saz çalıp,şarkı söylemesini anlatır.Oysa gerçek öyle değilmiş bende şimdi öğrendim bunu. Ağustos böceği bir anneymiş, peki neden hiç yerinden kalkmayıp, saz çalıp şarkı söylüyormuş biliyormusunuz?Ağustos böceği yumurtalarını yeni bıraktığı içinmiş ve o yumurtaların olgunlaşıp birer yavru olması için çok yüksek bir ısıya ihtiyacı varmış. Hem de o kadar fazla bir sıcak gerekiyormuş ki ağustos böceğinin sıcağı yetmiyormuş bu yüzden hep yumurtalarının üzerinde durmak zorundaymış. Ve kanatlarını birbirine sürtüyormuş yavruları için.Bizde bunu eğlence sanıyorduk, kanatlarından çıkan sesleri vızıltıları duyup saz çalıyor diyorduk, oysa ne kadar yanılmışız.Hatta o sıcak yüzünden çıkardığı inlemeleri şarkı söylüyor diye suçluyorduk.Kış boyunca zor durumda kalmasına aldırmıyor,o bunu hak ediyor diyorduk. Ama onu anlayan birisi varmış tabi yakın dostu karınca.Karınca sabret dostum,tüm acıların karşılığında mutlu olacaksın, çocuklarını kucağına alacaksın ve o mutluluğu hep birlikte yaşayacağız diyormuş.Ve karınca, kendi ve ağustos böceğinin ailesi için yiyecekler topluyormuş.Oysa biz karıncayı bile suçluyorduk yiyeceklerini paylaştığı için. Sonunda ağustos böceği geçirmiş yazı,kavuşmuş yavrularına, karınca hep yanında olmuş onun.(Sayfa267)


 Yorum Bölümü
Okuduğum ikinci kitabımda hayat kitabım oldu benim, sanırım okumak istediklerimi, duygularımı, hislerimi anladığı içindi. Kimi yerde kendime güvenim arttı, kimi yerde doğru gördüğüm yanlışlarım olduğunu fark ettim, kimi yerde okurken ağladım, kiminde çok mutluydum hepsinin ortak özelliği duygulardı. Kişinin kendini bulduğu yerdi. O yüzden “Kendi Kutupyıldızı’nı Bul” diyordu yazar. Kendi duygularını bul, peki benim kitapta bulduklarıma gelince, okuduğumda hissettiklerim söyleydi;
İnsan her uyandığında hayatı dolu dolu yaşamayı seçme sansımız ve hakkımız olduğunu ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu öğrendim.
Öğrenmek için zaman gerektiğini, sabır gerektiğini ve izlemek gerektiğini.
Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür geçermiş ve sonunda en kötüsüne bile razı olmak zorunda olurmuş insan. Bu yüzden gençken doğru seçimler yapmayı öğrenmeliymiş insan.
Sayfa 211’ de anlatılan hikayeyi örnek alarak;birisi masaya süt döktüğünde ya da bir tabak, bardak kırıldığında o öyküyü hatırlayın.Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizi anladığınızda, önce biraz düşünün.Kamyon,bardak,tabak onarılabilir ama kırılan kemikler ve kalpler hiçbir zaman onarılmaz.
İnsanların karşılarındakinin durumunu hiç düşünmeden onları yargılamaması gerektiğini,onun sergilediği davranışın altındaki nedenleri görmeleri gerektiğini ve ona gerektiğinde kucak açıp yardım etmesi gerektiğini öğrendim.Gerçek sevginin dayanışma içinde gizlendiğini. İnsanların hareketlerinin nedenlerini dinlemeden onları yargılamamak gerektiğini,aksine onlara sorunlarını çözmek için yardım etmem gerektiğini öğrendim.
Ve birisine özür borçlu olduğumu öğrendim.Özür dilerim Ağustos Böceği.
Sonuç olarak;Hayat yanlış ve doğru bir çok seçimden ibarettir.Yanlışlarımız ikinci defa yapılan hatalardır,doğrularımız ilk hatalarımızdan aldığımız dersler.İnsan kendine nasıl baktığıyla anılır ya doğruyum ya yanlış.Kendini bulmayan insanı da başkası bulamaz. O yüzden her şeye kendini bulmakla başlamalı insan. Bugün ben “Kendi Kutupyıldızımı Buldum” yarın sizin bulmanız dileğiyle…   

Öncü Öğretmen Özet

           
      
            Yazar Adı: Adem Keven
                                                Basım Tarihi: İstanbul,2011
                                                Sayfa Sayısı:151      
                                                Yayın Evi:  İdeal Kültür Yayıncılık
                                                Baskı: İdeal Matbaası  
                                                Kitabın Konusu
                                   İdeal bir öğretmenin duygu dünyası
 Yazar Hakkında:
1974 doğumlu. 1995 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk  Eğitim Fakültesinden mezun olarak Özel Şefkat Eğitim Kurumlarında öğretmenlik yapmaya başladı. Halen idareci olarak eğitim camiasına hizmet etmeye devam etmektedir. Öğretmenlik ve idareciliğin yanı sıra edebiyatla özel olarak ilgileniyor. Deneme, şiir, öykü yazılarının yanı sıra eğitimle ilgili makaleler yazıyor. Yazıları birçok ulusal dergi ve gazetede yayımlanmaktadır.  Evli ve üç çocuk babasıdır. "Ay, Kuş Olur" ve "Kelimeler Yay Burcunda" adında iki şiir kitabı, "Öncü Öğretmen" isimli de bir düşünce kitabı  yayımlanmıştır.
Kitabın Özeti
İdealist bir öğretmenin hayata bakış açısı duygu ve düşünceleri anlatılmaktadır kitabımızda. Kitabın yarısını okuyabildiğim için aktarabileceğim kısım şu şekilde olmuştur. Adem Keven söyle anlatır; “İdealist bir öğretmen her ortamda, her şartta idealizmini korumalıdır. Önüne çıkan engeller karşısında yılmamalı, mesleğine olan sevgisini yitirmemeli ve en önemlisi de kendine güvenini zedelememelidir. O yüzden de öğretmenlik yaptığı, sorumlu olduğu öğrencilerini her yönüyle tanımalı, tanımak için onlar hakkında detaylı araştırmalar yapmalıdır. Bir öğretmen, birlikte olduğu öğrenci grubunu ne kadar iyi tanırsa, onlar üzerinde o derece etkili olur. Onları anlayabildiği ölçüde yardımcı olur, onları yetiştirebilir. Hiç şüphesiz, öğretmenlikte en önemli etkenlerden biri de öğrencilerle duygusal bağ kurabilmektir. Bağ kurmanın yolu da öğrenciyi tanımaktan, onları anlamaktan geçer. Öğrencinin dünyasına giremeyen öğretmen, ne öğrencilerine bir şeyler öğretebilir ne de kendini mutlu hissedebilir…    

Yorum Bölümü
Bu kitaptan anladığım öğretmenin sadece kelime anlamı olarak öğretmek olmaması gerektiğidir. Öğretmen öğrenci hayatında hep rol model ve hayatına yön verirken etkileyen kişi olarak kalacaktır. O yüzden öğretmenlik bir toplumun davranışlarını, gelişimini, düşünmesini etkiler. Bir öğretmen öğrenciyi hayata bağlarken başka bir öğretmen onu hayattan uzaklaştırabilir. O yüzden verilen tepkiler, övgüler, cezalar, konuşma tarzın her şey öğrenci için anlam ifade etmektedir. Burada iyi öğrenci, kötü öğrenci şeklinde düşünmeyip kazandırılan öğrenci ve kazandırılacak öğrenci şeklinde bir tutum sergilemeliyiz. Şu anki öğretmenlerinde birer öğrenci olduğunu ya da o öğrencilerin birer öğretmen adayı olacağını unutmamalıyız. Tüm sorumluluk öğretmene ait olmasa da birçok sorumluluk öğretmende olmalıdır. Eğitim ilk olarak ailede başlasa da şekillendiği yer okuldur. Burada öğrenciye, aileye sorumluluk düşmektedir ama en çok öğretmenlere düşmelidir. Sabırlı, vefakar, içten öğretmenlerle gülen öğrenciler yetiştirmeliyiz. ( Gülen çocuk, gülen Dünya )